Menü

Seul'un Işığında Kendini Bulmak: Bir Yolculuk Hikayesi
Seul'un Işığında Kendini Bulmak: Bir Yolculuk Hikayesi

Seul'un Işığında Kendini Bulmak: Bir Yolculuk Hikayesi

 

Güneş, Seul'un gökdelenlerine veda ederken, benim maceram başlıyordu. Hikayem, modern ve gelenekselin iç içe geçtiği bir ülkede, kendimi bulma ve keşfetme yolculuğudur. Kore'ye olan bu seyahatim, sadece bir tatil değil, aynı zamanda hayatımın dönüm noktalarından biri olacaktı.

Varışımdan itibaren, Seul'un enerjisi beni sarıp sarmaladı. Myeong-dong'un ışıltılı caddeleri, sokak lezzetleri ve canlı kalabalıklar, şehrin nabzını tutuyordu. Ancak benim arayışım, bu göz alıcı manzaraların ötesindeydi; Kore'nin ruhunu ve kendimi keşfetmek istiyordum.

Bir sabah, erkenden Gyeongbokgung Sarayı'nın kapılarından içeri adım attım. Sarayın mağrur duruşu ve tarih boyunca yaşadıkları, zamanın nasıl da hükümdar ve halk üzerinde izler bıraktığını fısıldıyordu. Sarayın geniş avlularında yürürken, Kore'nin geçmişiyle şimdiki zamanı arasında bir köprü kuruluyor gibi hissettim. Hanbok giymiş diğer ziyaretçiler arasında, kendimi bir zaman yolcusu gibi hissettim, geçmiş ve gelecek arasında mekik dokuyordu.

Seul'un tarihine dalıp gitmişken, şehrin dışına, doğanın kalbine doğru bir yolculuğa çıkmaya karar verdim. Bukhansan Ulusal Parkı'na doğru yola çıktım. Dağın eteklerinde yürümeye başladığımda, şehrin gürültüsünden uzaklaşmanın huzuru içimi doldurdu. Her adımda, doğanın sesleri şehrin karmaşasını unutturdu. Zirveye ulaştığımda, Seul'un panoramik manzarası karşısında nefesim kesildi. Bu, benim için bir aydınlanma anıydı; hayatımın ne kadar karmaşık ve yoğun olduğunu, ama aynı zamanda ne kadar güzel ve umut dolu olabileceğini gösteren bir an.

Kore'deki günlerim hızla akıp gitti. Sokak sanatının renkli dünyasını keşfettim, Insadong'da geleneksel çay evlerinde zaman geçirdim ve Jeonju'nun tarihi hanok köyünde geçmişin izlerini sürdüm. Her bir deneyim, Kore'nin kültürüne, tarihine ve insanına dair yeni bir sayfa açtı bana.

Seul'a dönüşümde, Banpo Köprüsü'nün altından geçen Han Nehri'nde bir gece tekne turuna çıktım. Nehrin sakin sularında yansıyan şehrin ışıkları, hayatımda yeni bir perspektifin kapılarını araladı. Kore, bana sadece güzel anılar ve fotoğraflar bırakmadı; aynı zamanda, hayata dair derin bir anlayış ve iç huzuru kazandırdı.

Bu yolculuk, beni sadece Kore'nin kalbine değil, aynı zamanda kendi iç dünyamın derinliklerine de götürdü. Seul'den ayrılırken, yalnızca bir şehirden değil, hayatımı değiştiren bir deneyimden ayrılıyordum. Kore, benim için artık bir hatıra değil, ruhumda yaşayan bir parça oldu.